
Tutkuya Dokunan Satırlar
📑 İçindekiler
Deniz, şehrin kalabalığından kaçmak için geldiği sahil kasabasında huzur bulacağını düşünüyordu. Rüzgârın tuzlu esintisi, dalgaların ritmik dansı ve kumların sıcaklığı... Her şey tam da istediği gibiydi. Ama hiç beklemediği bir şey vardı: Kerem.
Kerem, kasabanın eski kitapçısının sahibiydi. Kitapları titizlikle düzenleyen elleri, Deniz’in dikkatini ilk çeken şey olmuştu. Sonra gülümsemesi... Sıcak, samimi ve içini ısıtan bir gülümsemeydi bu. Deniz, kitapları karıştırırken onun kendisine baktığını hissetti.
"Buraya yeni geldiniz sanırım," dedi Kerem, sesi kısık ama kendinden emin.
Deniz başını kaldırdı ve gülümsedi. "Evet. Bir süre burada kalmayı düşünüyorum."
"Harika bir seçim," dedi Kerem. "Burası insanın kendini bulduğu yerdir."
Deniz, ne anlama geldiğini tam anlayamasa da onaylarcasına başını salladı. Ama ilerleyen günlerde, Kerem’in ne demek istediğini keşfedecekti.
İlk sohbetlerinin ardından her gün aynı kitapçıya uğrar oldu. Kerem, ona eski aşk mektuplarından bahsediyor, kitapların tozlu sayfalarına gizlenmiş hikayeleri anlatıyordu. Deniz, bu anlatılara kapıldıkça, kendisini de bir hikâyenin içinde buldu. Kalbi hızla çarpıyordu.
Bir akşamüstü, günbatımının kızıl ışıkları kitapçının camlarından içeri süzülürken, Kerem ona doğru eğildi. "Senin hikâyen ne, Deniz?" diye sordu.
Deniz bir an duraksadı. Kendi hikâyesinin, Kerem’le başlamış olabileceğini fark etti.
O an, Kerem’in gözlerinde kendini gördü. Bir aşk hikayesinin başlangıcında…